Obligation to use the Brand and Legal Consequences of Non-Use

Ülkemizde, 1995 yılında kabul edilen dört ayrı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) korunan marka, patent-faydalı model, tasarım ve coğrafi işaretler, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu çatısı altında bir araya getirilmiştir. Dolayısıyla ülkemizde, Avrupa Birliği ile gümrük birliğinin kabulü yine Dünya Ticaret Örgütüne (DTÖ)/TRIPS’e taraf olunması nedeniyle doktrinde yılı nasıl milat olarak görülüyorsa, 10.1.2017 tarihinde yürürlüğe giren Kanununun (SMK) kabulünün da bu alanda görülmesi gerektiği söylenebilir. 
 Özellikle markanın kullanımı ilgili mehaz düzenlemelerine paralellik gösteren düzenlemelerin hukuk sistemimize dâhil olması oldukça önemli hususu teşkil etmektedir. Seçtiği markayı marka siciline tescil ettirip, Kanun’da öngörülen koşullarda kullanan sahibi, üçüncü kişilere karşı markasını koruyabilecektir. Kanunu’nda kullanımın gereken şekli açıklanmış tescilli olduğu mal veya hizmetler sınıfında, Türkiye sınırları içerisinde ciddi biçimde kullanılması vurgulanmıştır. Markanın gerçek teşvik etmek markaların sicilde gereksiz yer işgal etmesini engellemek amacıyla kanun tarafından kullanılmasının zorunluluk hâline Sicile ettirildiği tarihten itibaren beş sene sahibi kullanılmayan kullanımına haklı sebep olmaksızın ara verilen markaların, kişilerine talebi üzerine TÜRKPATENT iptaline karar verilebilecektir. esaslar, 9/1. Maddesi hükmüne göre, “Tescil tarihinden yıl içinde olmadan edildiği bakımından Türkiye’de ya kesintisiz verilir”. Buna içinde, markanın, neden olmadan, kullanılamaması kullanıma verilmesi durumunda verilir. Dolayısıyla, anlamda verilmemesi için tarafından, kaydolduğu bakımından, temel işlevine uygun, gerekmektedir. ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması, sadece ihracat ambalajlarında sahibinin izni SMK. 9/2 3. fıkraları anlamında kullanma edilir. SMK’nin madde lafzından anlaşılmadığı hâllerin genişletilmesinin kullanım zorunluluğunun getiriliş maksadıyla bağdaşmayacağı gerekçesiyle sayılan hâller olup genişletilemeyeceği edilmiştir. Nitekim Tekinalp, maddesinde açıkça belirtildiği dışında ekleme yapılmasının mümkün olmayacağını ifade etmiştir. Bu makale çalışmasında bilhassa, külfeti külfetin hukuki sonuçları üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Çalışmada mevzuat hükümleri, yüksek mahkeme kararları, doktrin bilimsel çalışmalar uluslararası uygulamalar düzenlemelerden yararlanılmıştır